hiçbir şey yapmamak, her şey olmak
♡ tuşuna basmak bu bültenin öne çıkmasına yardımcı oluyor, tıklamayı unutmayın.
subrender’a hoşgeldin.
Bu haftaki bülteni her zaman içimden gelerek başvurduğum ‘hikayelendirme’ yoluna başvurmadan yazmayı tercih ettim, böylesi daha doğru geldi bu yazdıklarım için. İçimde büyük bir dönüşüm ve genişleme var, ve bunu paylaşma isteği.
Not: Bültenler biraz yavaşladı son 2 aydır, ayda 1’e düştü 2 yerine, ama geri döndüm. Sanırım şu anda “yapmaya” başladığım şeye içim çoktan karar vermişti, onu duymam biraz zaman aldı.
Bugün burada Pazar akşamı orada Pazartesi sabahı. 1 hafta beklemek istemedim bunları paylaşmak için, iyi okumalar!
—
“Şu anda ‘yapmaya’ başladığım” dedim, ama aslında bahsettiğim şey, hiçbir şey yapmamak.
Evet, hiçbir şey yapmamaya karar verdim bir süre.
Kulağa ne kadar korkutucu geliyor yazınca, ve okuyan birinin kulağından duyunca bu söylediğimi. Hatta belki anlamsız. Yapmak bizim için o kadar ezber bir şey olmuş.
Bu kararı almak çok zor olmadı diyeceğim, ama aslında hayatım boyunca ne kadar zorlanırsam zorlanayım hiç almadığıma göre demek ki 30 senemi aldı bu ezber kalıbı yıkmak.
。。。
Geçtiğimiz seneyi nasıl geçirdiğimden önceki bültenlerde bahsetmiştim, fakat olan şeylerden bir tanesi de beni tamamen durdurmasıydı. Başvurduğum hiçbir işten geri dönüş almadım, ne yapacağım konusunda büyük bir anksiyete yaşadım, özgüvenim sıfırın altına indi, kendimi ve hayatımı incikcincik sorguladım.
Yargıladım, eleştirdim, reddettim.
Olanı kabul etmek ancak bu 1 senelik zorlanmanın sonunda gelebildi. Olanı kabul etmemenin nasıl bir delilik olduğunu da böylece gördüm.
Hayat beni durduruyordu. Bununla savaşacak mıydım, yoksa anlatmaya çalıştığı şeyi dinleyecek miydim?
—
İlk olarak en az bu ay sonuna kadar kendimi tüm negatif düşünce ve hislerden kafa tatiline çıkarmaya karar verdim.
Kendimi yaptıklarım, yapmadıklarımla, kazandıklarım, başardıklarımla değerlendirmeyeceğim, tanımlamayacağım, yargılamayacağım.
。。。
Hayatım boyunca hep bir yapma içindeymişim. Bu yapma çoğu zaman hiçbir anlam ifade etmeyen, yalnızca kendimi kötü hissetmemek adına zaman doldurmadan ibaretti. Demek ki, büyük bir yetersizlik hissi vardı eylemlerimin, hareketimin yakıtı olarak.
Bu o kadar derinlere yerleşmiş sağlam bir inanç ki onun komutları altında hareket ettiğinizi farketmek ciddi bir süreç. Şükrediyorum bana kendini gösterdiği için.
Eğer kendinizle ilgili kötü hissediyorsanız, hiçbir yapma ile bunun önüne geçemiyor, hiçbir başarı ile kendine gerçekten sevgi ve saygı duymayı sağlayamıyorsunuz. Bu eylemler ömrünüzden, mevcudiyetinizden, enerjinizden çalıyor. Hayatımda bu durumdan etkilenmeyen bir tane bile ilişkim olmadı, ama tabi ki bundan en çok etkilenen ilişkim kendimle olandı.
。。。
Beni yapmamaya çeken şey, gerçekten kim olduğumu anlama arzusu oldu. Bundan birkaç bültendir bahsediyordum.
Meşguliyeti ortadan kaldırıp, artık değişme vakti gelmiş yanlış inançlarımla yüzleşebilir, böylece yenilerini edinmeye başlayabilir miyim?
Gerçekten kim olduğumu (oluş biçimim, ilgim, yeteneğim…) öğrenmenin yanında, kendime gerçekten iyi davranmak ve kendimi sevmek niyetim de çok yoğunlaştı.
Yepyeni bir var oluş haliyle, yepyeni bir hayat oluşması mümkün mü? Bütün bunlar eforsuz, spontane gerçekleşebilir mi? Bunlar benim doğal halim, hakkım gibi hissettiriyor.
—
Bütün bu soruların cevabı kendiliğinden gelecek, bense bu sırada meditasyondayım, bazen arkadaşlarımlayım, çoğunlukla kendimleyim, odamdayım, mutfaktayım, sokaktayım. İçimden gelince kısa bir video çekiyorum, sokağın seslerini kaydediyorum, arada bir film izliyorum, istediğim kadar uyuyorum.
Kendimi sevmek, kendime ilgi gösterebilmek, kendime bakmak hangi yollarla mümkünse onları pratik ediyorum.
Kendimi bir şeyler yapmaya zorlamıyorum, her boş anımı “verimli” bir şeyle doldurmaya çalışmıyorum. Hala yapacağım şeyler var, senaryo ve bu bültenleri yazmak gibi. Fakat şunu itiraf edebilirim ki, yazmak (belki çoğu yazar için olduğu gibi) müthiş bir kaçma yöntemi benim için. Bu yüzden onları da çok aza indirmeye karar verdim.
。。。
Hayatımda tam bir mevcudiyet içinde olmak niyetim. İyi yada kötü duygular, iyi yada kötü durumlar, farketmez. Gerçekte olduğum kişi ile karşılaşmak dileğindeyim. Egonun yargılarından arınmış bir bakış ile. Kendimi, duygularımı görmezden gelmek için enerji harcamadan yaşamak istiyorum. Artık bir disosiyasyon içinde yaşayamıyorum.
Nevrotik ve kronik bir “kaçma” halinin sebep olduğu harekete geçmeden vazgeçiyorum. İçimin derinlerinden gelen gerçek bir çağrı beni harekete geçirinceye kadar, duruyorum. Sonra onu yapıp, yine duruyorum. Tabi ki yemek yapıyorum, evi temizliyorum, kışlıklarımı kaldırıyorum, duş alıyorum, vesaire. Fakat bunlarda da mevcudiyeti arıyorum, zihnimi oyalamayı değil.
—
Bir başka niyetimse, hayatıma benimle mevcut olabilecek insanları almak. Geçtiğimiz seneden bu yana hayatımdan bir çok insan çıktı, en yakınım dediğim en uzağım oldu; ve yepyeni yüzler arkadaşım. Arkadaşlık ve eş hakkındaki inançlarım çok değişti, ve şimdi hayatımın da bu yeni inançlarımı aynalayacağını biliyorum.
Bugün bir podcast dinliyordum, sunan kişi dedi ki, “… springing from a fullness. A fullness that moves from fullness to fullness.” Yani, içini o kadar tam ve bütün hissetmek ki, o tam ve bütünlüğün, seni başka bir tam ve bütünlüğe götürmesine izin vermek. İşte tam olarak bu!
Ama nasıl tam ve bütün olana gidebilirsin, sen tam ve bütün hissetmiyorken? Eksiklik hissi, seni yalnızca eksiklik hissine taşımaz mı? Tam ve bütün hissetmenin önündeki engel ise, tabi ki onun zıttı, kendini eksik ve yetersiz hissetmek.
Durum özetle bu şekilde, bunları paylaşmak çok içimden geldi. Bir süre, cesaretle hareketsiz kalmayı tercih ediyorum.
。。。
Eğer iki haftada bir Pazar günleri yarım saatinizi benimle geçirmek isterseniz aşağıdaki link aracılığıyla üye olabilir, bu link aracılığıyla ise bize katılmak isteyebileceğini düşündüğünüz arkadaşlarınıza bu bülteni yönlendirebilirsiniz.
Eğer bülten ilgilendiğiniz bir araç değilse aşağıdaki link ile üyelikten ayrılabilirsiniz.
Buraya kadar okuduysanız ♡ tuşuna basmayı unutmayın!
İki hafta sonra.
Görüşürüz!